Önüm arkam sağım solum saklanmayan ebe sobe!… Önüm arkam sağım solum, saklanmayan ebe sobe… Nerede bu iyi, dürüst ve güzel insanlar? Lütfen çıkın artık ortaya çünkü sizi sobelemek istiyorum. Güzel ve iyi insanlar, hep bizler için iyisini düşünen insanlar neredesiniz? Hadi artık sobelenin. Baksanıza 40 yıldır sizi sobelemeye çalışıyorum. Yakında bu dünyadan göçüp gideceğim fakat hiç birinizle tanışamadım. Yoksa sizler yoksunuzda benim mi haberim yok? Fakat oyuna başlarken hep sizden bahsediyorlardı ve ben hep sizin gibi olmak istiyordum. Ne olur artık çıkın ortaya, sizleri sobelemek istiyorum. Ayrıca oyun bitmek üzere, neden saklanmaya devam ediyorsunuz ki? Birazdan beni çağıracaklar ve tekrar yuvama geri dönmek zorunda kalacağım. Yani geldiğim gibi gideceğim. En azından benim ebelik sürecim sona erecek. Yani bana gönlünüzce sobelenebilirsiniz. Ayrıca ben sır saklamayı çok iyi bilirim ve kimselere sizlerle tanıştığımı ve sizleri sobelediğimi söylemem. Bide eğer gelirseniz size elimdeki bütün misketlerimi verebilirim. Nasıl olsa yakın zamanda beni bu oyun alanına bir daha almayacaklar. Aaaaa… Duyuyor musunuz? Bana sesleniyorlar… Bu gelen ses ne anneme ait, nede babama… Ama hiç olmadığı kadar tanıdık ve soğuk bir ses, fakat hep hayal ettiğim gibi. -Tamam tamam!!! Duydum. Şu anda oyun oynuyorum. Biraz daha oynayıp geleceğim. Lütfen biraz daha dışarıda kalayım. Zaten herkes de dışarıda. Baksana, tam oyunun en güzel yerindeyiz. Şimdi oyun yarıda bırakılır mı? Lütfen biraz daha… Lütfeeen! Daha iyi, dürüst ve güzel insanları sobeleyemedim bile… Zaten hiç oynadığımı bile anlayamadım ki yeni yeni zevk almaya başlamıştım. Hemen çağırıyorsun! Gelmicem işte gelmicem… Uffff!!! Zaten gelsemde bir daha oynamama izin vermezsin ki… Biliyorum, bir daha dışarı çıkamıcam.
Ufffffff… Hadi iyi,dürüst ve güzel insanlar! Çıkında hepinizi sobeleyip öyle gideyim. Bakın ısrarla beni çağırıyorlar. En azından daha sonra karşılaşırsak, birbirimizi tanıyabiliriz. Bide korkmanıza gerek yok, kötüler size bişey yapamaz. Ben sizi koruyabilirim. Bunca yıldır, hep kötülerle savaştım. Daha doğrusu bütün kötülükleri gördüm. Ama yıkılmadım. Halen ayaktayım ve oyuna devam etmeye çalışıyorum. Her ne kadar onlar, oyun bozanlık, mızıkçılık yapmış olsalarda, ben oyunumu oynamaktan vazgeçmedim. Beni hep köşeye itmeye çalıştılar, dışladılar fakat ben onlardan daha güçlü olduğum için… Ufffff!… Gördünüz mü işte beni almaya geldiler. Hadi… Bakın beni götürüyorlar. En azından birinizi sobeleyebilseydim olmaz mıydı?
-Biraz daha oynamak istiyorum. Ne olur bırakın? Bakın eğer bırakırsanız bende iyi insanlar gibi saklanır hiç çıkmam dışarı. Biraz daha oynasam ne olur ki? Kime zararım var? Sessizce oynamaya devam ediyorum. Hadi ama… Biraz daha oynarsam, kendim gelirim zaten. Kesin sıkılırım. Hem daha oynamak istediğim bir sürü oyun vardı. Onları oynayacaktım. Çocuklarımla birlikte yeni oyunlar öğrenecektik. Karımın bana öğrettiği oyunları tekrar oynayacaktık ve yenilerini ekleyecektik. Ayrıca neden beni el üstünde taşıyorsunuz ki. Ne gerek var. Hadi bırakın beni. Hadi ne olur bırakında oynamaya devam edeyim. Hava tamamiyle kararmış olabilir ama ben karanlıkta olsa oynamaya devam etmek istiyorum. Ayrıca her gecenin, bir sabahı yok mudur? Oynarken bu karanlığı aydınlık ederiz beklide… Bakın beni bırakırsanız size bütün malımı mülkümü veririm. Bu güne kadar kazandığım her şeyi veririm. İstediğim biraz daha zaman. Anlıyorum, her yer karanlık, hava çok soğuk, fakat benim oyunum daha devam ediyor. En azından son oynadığım oyunu bitirmeme izin verseydiniz.
İyi,dürüst ve güzel insanlar… Hadi çıkın artık, kurtarın beni… Siz konuşun benim yerime, götürmesinler beni. Bıraksınlarda sizinle oyunumuza devam edelim. Bakın eğer bu işi hallederseniz, sizi sobelemektende vazgeçerim. Ne olur, biraz zaman bulun benim için. -En azından eşime ve çocuklarıma bir veda etseydim. Şimdi onlar benim mızıkçılık yaptığımı,oyun bozan kişi olduğumu düşünecekler. Sadece durumu anlatıp, onları ebeleyip gelecem. Kaçıp saklanmayacam. Hemen gelicem. Hadi indirin beni yere. Ayrıca beni kapattığınız şu, çocukken de saklandığım elbise dolabından çıkarında daha rahat nefes alayım. Elbiseler yüzünden hareket edemiyorum içeride. Çok sıkıldım!!! -Nasıl hayır…!? Nasıl hayır…? Hadi… Çıkarııııııııın beniiiiiiiiii şurdan…! Daha 40 yıldır dışarıdayım. Çok olmadı. Hemen içeriye almanın ne gereği var. Bide ben koskocaman adamım. Ne zaman geliceğime kendim karar verebilirim. Bana zorla hiçbirşey yaptıramazsınız. İstesenizde yaptıramazsınız. Buna düpedüz adam kaçırma derler. İyi, dürüst ve güzel insanlar!… Adam kaçırıyorlar! Kurtarın beni… Söz veriyorum, hiç birinizin suratına bakmayacam. Sizleri tanımıcam, tanımaya çalışmayacam. Lütfen bana yardım edin. Bu adamlar beni buz dolabıma kapatmış, omuzlarında taşıyarak kaçırıyorlar. Üstümede hiç giymediğim bir şey giydirmişler. Ufffff… Ben cepsiz kıyafetten nefret ederim. Misketlerimide çaldılar herhalde, ya bu güne kadar kazandıklarım, hepsini aldılar herhalde… Lütfen yardım edin. Ben hiçbirşey yapmadım. Kötü bir şey hiç yapmadım. Ama bana hep kötülük yaptılar. İyi hiç görmedim ki iyilik göreyim. Eminim iyiydim, en azından kötüden iyiydim. Normal yaşadım. Normal yaşlandım. 2 çocuğum, bir eşim vardı fakat benim dünyada eşim, benzerim yoktu. Zaten olsa kötüler çoktan benzetirlerdi. Herşeyim, herşeyimdi… Çalmadım, çırpmadım ama çalanıda hiç kırmadım. Yav ben ne yaptım ki…? Daha hiç bir şey yapmadım, yapamadım.
-Bırakın beni bırakın! Benim yerime başkasını alsanız olmaz mı? Benim daha ödenmemiş borçlarım var. Ayrıca komşum daha yaşlı ve hasta… Bence benden önce onu almalısınız. Bide bide, ben daha hazır değilim ki… Ben daha 40’ımı çıkarıyordum. 41’e kalmaz sınava hazırlanacaktım. Şimdi beni sınava alsanızda geçemem ki… Bunca sene kendimi sınava çalışmaya hazırladım. Tam sınava hazırlanmaya başlayacakken, siz beni götürüyorsunuz. Biraz zaman verirseniz hepsini birden hallederim. Çalışkan adamımdır. Daha yapmayı planladığım bir sürü hayır işide var. Beni şimdi götürürseniz onları kim yapacak. Aaaaa…! Şimdi aklıma geldi, aslında ben 2 güne kalmaz sigarayıda bırakacaktım aslında… Hatta sağlıklı hayata adımımı atacaktım. Sırf daha uzun yaşamaya yatırım olsun diye… 2 yıl sonra bide chack-up... Hadi çıkarın şu üstümdeki kıyafeti. Çok sıcak oldu. Bu soğukta terletti beni. Ayrıca birinde mum ya da fener yok mu? Giderken yolumuzu kaybetmeyelim. Bide şimdi bişey daha aklıma geldi. Yıllardır çok üzdüğüm anneciğime onu çok sevdiğimi söyleyecektim. Bi söyleyip gelsem olmaz mı? -Anladım… Siz kararlısınız. Tamam, beni zorlamanıza gerek yok. Ayrıca kaçmayayım diye beni bu güzel manzaralı gökdelene kilitlemenize hiç gerek yok. Nede olsa bana giydirdiğiniz bu kıyafetle hiçbir yere kaçamam.Sokakta, toplum arasında utanırım. Kendini çıplak gibi hissettiriyor. - Aaaaa… Zaten bütün ailemde buradaymış. Demek sizlerinde haberi vardı. Bende bir an sizlerden habersiz oluyor bunlar sandım. Benim için meraklanırsınız diye korktum. Bilirim, çocuklarım ve eşim habersiz ortadan kaybolduğumda hemen panik olurlar ki geçenlerde telefonumun şarjı bittiğinde neler neler yaşamışlardı. Gerçi aynı durumda bende olsam,onlar gibi ortalığı ayağa kaldırırdım. İyiki buradasınız canlarım benim. Gitmeden önce sarılırız hem doyasıya. Her zaman beni işe yolcu eder gibi…Gerçi bunca senedir doyamamışım bundan sonra nasıl doyayım. En azından geri dönene kadar. -Heeeeyyyy…. Beni götürenler,bu yolculuk çok uzun sürmeyecek herhalde. Nede olsa bir sürü işim yarım kaldı. Daha gelip onları tamamlayacam. -İşte şurada duran benim karım. Ne kadar da güzel değil mi? Tanıştığımız ilk günü h atırlıyorumda, herhalde hayatta bana verilen en güzel 3 şeyden biridir kendileri, diğer ikisinide zaten onunla evlendikten sonra o bana verdi… Onlarda hemen annelerinin yanında. İkiside kocaman oldular fakat halen gözümde minnacıklar. -Nereye gidiyoruz gene… Durdurun şu treni. Ailemle daha kucaklaşamadım bile… Makinist!! Durdur şu treni… 2 dakikada vedalaşırız. Tıpkı işe giderkenki gibi… Durdurun şu treni… Ben gelmekten vazgeçtim. Zaten gelmeyide hiç istememiştim. Durdurun!!! -Nasıl yani bu tren değil. O zaman gözüme giren dumanda neyin nesi… Baksana tekrar üstüme geliyor. Ahhh! Burnuma da kaçtı… Gerçi bu duman toprak kokuyor ama bu toprak olamaz. Çünkü hiçbir toprak üstümde böyle bulut gibi duramaz. -Lütfen bırakın beni… Bakın benim hayatımda bir sürü KEŞKE var… Hatta hepsi cebimde… İnanmıyorsanız bakın. Benim elim oraya ulaşmıyor. Yoksa hepsini ben gösterirdim. Tıpkı…
|